Düşünce Platformu
Bir mümin olarak vahdet diye bir derdimizin, davamızın olması imanımızın gereğidir… - Ramazan Kayan
Vahdet pratiğini gerçekleştiremediğimiz için esaret, sefalet, sömürü, zillet, zulmet, zulüm, zorbalık bitmiyor…
Ramazan Kayan - MÄ°LAT
Bazı konuları adeta konuÅŸmaktan çekinir olduk… “Nasıl olsa mümkünü yok” diye düşündüğümüz için…
Ä°ÅŸte bu konulardan biri de vahdet meselesi…
Mümkündür ya da deÄŸildir… DoÄŸrusu bizi aÅŸan bir durum da diyebiliriz… Åžunu asla unutmayalım ki, bir mümin olarak vahdet diye bir derdimizin, davamızın olması imanımızın gereÄŸidir…
Kapsamlı, kuÅŸatıcı bir vahdet elbette bizi aÅŸar, ancak kendi çapımızda bir arayış ve atılım içinde olmamıza engel deÄŸildir. En azından konuyu düşünmek durumundayız…
Vahdet adına vakitsiz ve hikmetsiz çıkışlarla sorun çözülmeyeceÄŸi gibi geleceÄŸimizi tıkayarak umutsuzluklara da neden olabilir…
Anlık coÅŸkular, aksiyon içermeyen duygusal heyecanlar, sloganik söylemler sonuç vermiyor… Vahdet için bilgi, bilgelik, bilinç ve basiret lazım…
Vahdet anlayışından, ahlakından mahrum insanın gerçek muvahhid olması beklenemez…
Vahdeti taşıyacak bir idrak, yürek ve bilek sahibi deÄŸilsek sadece söylemlerimizle yüreklerimize su serpmiÅŸ oluruz… Altı boÅŸ duygusallıklar, kuru temenniler derde derman olmuyor…
Konuyu sulandırmadan bu sorumluğun üstesinden nasıl gelebiliriz? Vahdetçilik yapmadan vahdetin hakkını nasıl verebiliriz?
Tabii ki bu bir süreç iÅŸidir. Tedricilik gerektirir…
Bugünden yarına olacak bir iÅŸ deÄŸildir, ama bir mümin olarak bu yolda olmak gibi bir görevimiz var…
Bu yoldaki adımlarımızla ahiretteki hesabımızı kolaylaÅŸtırmış oluruz…
Evet, mükemmel olanı deÄŸil… Muhal olanı deÄŸil… Ama mümkün olan vahdeti elbette konuÅŸacağız…
Belki ideal olana gücümüz yetmeyebilir, ancak kendi gerçekliğimizden hareketle anın vacibine icabet etmemiz gerekiyor. Görelim Mevlam gelecekte ne gösterir?
Bir defa ÅŸunu göz ardı etmeyelim… Müslümanların vahdeti fikri, kimsenin keÅŸfi veya ÅŸu ya da bu ideoloÄŸun, siyasi liderin, kanaat önderinin, akil kiÅŸinin teklifi deÄŸildir… Ya da sosyal ve siyasal ÅŸartların oluÅŸturduÄŸu bir zorunluluk da deÄŸildir. Onu bizzat Kur'an-ı Kerim iman edenlere emrediyor:
“Allah'ın ipine topyekûn sarılın tefrikaya düşmeyin.” (Al'i Ä°mran 103)
Ä°ÅŸte imani ve ibadi bir fariza…
Allah'a kulluk beraberinde kardeÅŸliÄŸi de kaçınılmaz kılıyor…
Anladığımız ÅŸu ki, Allah'ın vahdaniyetine iman eden, ümmetin vahdetine sırtını dönemez…
Allah'ın birleÅŸtirdiÄŸini biz ayıramayız, ayırdıklarını da birleÅŸtirme hakkına sahip deÄŸiliz…
Tevhid, vahdet aynı kökten geliyor… Ä°kisi arasında kopmaz bir baÄŸ var… Tevhid birlemektir… Vahdet birleÅŸmektir…
Vahdet pratiÄŸini gerçekleÅŸtiremediÄŸimiz için esaret, sefalet, sömürü, zillet, zulmet, zulüm, zorbalık bitmiyor…
Peki, ümmetin maruz kaldığı vahşet ve vahamet neyin eseri?
Vahiysizlik…
Ve vahdetsizlik…
Diğer bir ifade ile niçin bu hale düştük?
Bir, birbirimize düştük…
Ä°ki, dünyanın peÅŸine düştük…
Taassup, taklit, tefrika, tekfir, tartışma, tahammülsüzlük ümmeti takatsiz bıraktı…
Lider fetiÅŸizmi, ırk fetiÅŸizmi, cemaat fanatizmi, ÅŸartlanmışlık feodalizmi, cinsiyet feminizmi birçok fitne ve fesadın üreme nedeni oldu…
Enaniyet ve asabiyetler ümmette asalet ve ahlak bırakmadı…
Vahdetin önündeki en büyük engel emperyalizm mi yoksa egoizmi, bilemiyorum…
Sanki Müslümanların ittifak etmemede ittifak etmiÅŸ gibi bir halleri var…
Ãœmmetin parçalanmışlığı karşısında mazlum ve masum yürekler üzüntüden param parça…
Suriye'de birbirinin sonunu getirenler ecnebiler deÄŸil, ehli kıble olduÄŸunu söyleyenler, unutmayalım…
Hiçbir gerekçe Müslümanların bir birine zarar vermesine delil olamaz diye biliyoruz… Ama bugün kurÅŸunla kaynatılmış duvar olması gerekenler birbirine kurÅŸun sıkar oldular.
Birlikte hareket etme bilinci ile doÄŸrulmaz isek; yapay sınırların, kukla rejimlerin, uyduruk ulus devletlerin, iÅŸbirlikçi hain yönetimlerin ömrünü uzatmış oluruz…
Sakın bir bölen olmayalım…
Öte dünyamızı riske atmak istemiyorsak, kardeÅŸlerimizi ötekileÅŸtirmeyelim… Öteki için yaÅŸama erdemini kuÅŸanalım… Tevhidi öğretiden öğrendiÄŸimiz budur…
PeriÅŸanlığımız, parçalanmışlığımızdandır… Tefrikanın getirdiÄŸi tahribatın tanıkları deÄŸil miyiz?
Åžimdi taakkul, tefekkür, tefehhüm, tefakkuh ve teemmül zamanı…
Vahdet bir hayal midir, hülya mıdır onu bilemem…
BildiÄŸim bir ÅŸey var; o da, vahdet bir kardeÅŸliktir…
Henüz yorum yapılmamış.